23 Kasım 2013 Cumartesi

Gattaca


Bir Andrew Niccol filmi. Dispotik bir atmosferde, genetik olarak -mükemmel- çocukların üretilebildiği bir dünyada Vincent Freeman, Tanrı'nın çocuğudur, yani doğal yollarla dünyaya gelmiş, genetik bir işleme tabi olmamıştır. Doğduğundan on saniye sonrasında ölüm yaşından, ölüm nedenine kadar tespit edilmiştir. Daha sonrasında ailesi, Vincent'a bir erkek kardeş istemişler ve genetik mühendisliğinin ürünü olan Anton Freeman'ı elde etmişlerdir. Çocukluğundan itibaren Anton ile Vincent çekişmektedirler. Bu çekişme doğal ile yapay arasınındaki, mükemmel ile mükemmel olmayan arasındaki çekişmeyi de sembolize etmektedir.

Vincent, uzaya gitmek, bir pilot olmak istemektedir. Ancak genetik yetersizlikleri buna engeldir. Daha sonrasında ise, genetik mühendisliğinin dünyaya getirdiği bir kişinin kimliğine bürünmek çabalarına başlamıştır. Bu işi yapan birisiyle irtibata geçmiş ve bu kişi Vincent'ı, kayıtlarda herhangi bir sıkıntısı olmayan ancak yürüme yetisini bir trafik kazasında kaybetmiş olan Jerome Eugene Morrow'un yerine geçirmiştir. Bu noktada doğal olan -mükemmel olmayan- ile genetik mühendisliği ürünü olan -mükemmel olan- arasında bir başka etkileşimle karşılaşılmaktadır. Jerome engellidir. Mükemmel olanın mükemmel olmayışı üzerine bir sembolizm de burada karşımıza çıkmaktadır.

Vincent, Gattaca'da Jerome Morrow olmuştur artık. Uçuşa atanmıştır ve uçuşu bir hafta sonradır. Ancak beklenmedik bir ölüm Vincent'ın işlerini zora sokmuştur ve ölen kişinin katilini arayan dedektifler Vincent'ın kirpiğini olay yerinde bulmuşlardır. Vincent'ın peşine düşen dedektifler ile Vincent arasındaki kovalamaca esnasında -mükemmel olmayan bir mükemmel- Irene ile yakınlaşmışlardır.

Andrew Niccol, bu filmden sonra gerek yazar olarak gerek yönetmenlik olarak çok güzel filmlere imza atmıştır ancak yönetmen ve senarist koltuğuna oturduğu bu ilk filmi, ilk olmanın acemiliklerini bariz bir şekilde taşımaktadır.

Distopik bir havada olsa da ışıklar ile distopiklikten uzaklaşıp bir dramaya kaymaktadır. Bunun dışında Vincent'ın gerek Irene ile, gerek Anton ile gerekse Jerome ile ilişkisi net temeller anlatılmak istenenin tamamını vermeyi başardığını sanmıyorum. Bir doğal karakter karşısında üç yapay karakterin oturtulması dengeyi bozup bir kahramanlık filmine kaydırmaktadır. Azmedersen başarırsın tadında bir film olmuştur. Buna Jerome'un son hareketi tuz biber olmaktadır. Artı olarak uçuştan hemen önce, doktorun Vincent'a davranışı baharata baharat katmaktadır.

Bir başka sorun ise genetik olarak çocuk tasarlamak mümkünken bir felç düzeltememenin dayanağı asılı kalışıdır. Neden iyileştirilemiyor ki sorusuna cevap bulunmamaktadır. Andrew Niccol'ün bu filmden kendisine dersler çıkartarak daha sonraki filmlerinde büyük bir seyir zevki sunduğu da tartışılmaz bir gerçektir.

Vincent'ın kapanış konuşması ise film içinde başka bir tattır. Filmin süregelen aksiyonu içinde nefes aldırmıştır, gülümsetmiştir.

Son.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Söz sende