1 Aralık 2013 Pazar

Riddick

David Twohy'nin Riddick serisine, Pitch Black filmi ile farkında olmadan başlamıştım. Bu başlangıç biraz kötüydü ve beklediğimi vermedi. Bu serinin son çekilmiş filmi 2013 yapımı Riddick'teyiz sıra.
Serinin diğer filmleri;
İlk film: http://birmetalurjistinanilari.blogspot.com/2013/11/derin-karanlk-pitch-black.html
İkinci film: http://birmetalurjistinanilari.blogspot.com/2013/12/riddick-gunlukleri-chronicles-of-riddick.html
İlk animasyon: http://birmetalurjistinanilari.blogspot.com/2013/12/derin-karanlk-pitch-black-filmiyle.html (İlk ile ikinci film arasındaki hikaye)
Bu noktada belirtmek isterim ki serinin diğer filmlerini izlediğinizi kabul ediyor, filmlerin sonlarını biliyor kabul ediyorum. Bu sebepten spoiler ile karşılaşabilirsiniz.
2013 yapımı bu filmle David Twohy yönetmen koltuğunda, birkaç film daha bu projeyi devam ettireceğini gösterdi. Zira ikinci filmde Riddick'in gezegeni hakkında bir kaç ipucu elde etmiştik. Bununla birlikte Necromongerler ile hikaye bambaşka bir tarafa çekilmişti.  Bu özelliklerle David Twohy bilim-kurgusundaki aksaklıkları fantastik öğelerle kapatmıştı. Ancak bu filmde "yine" bir gezegenden kaçış görüyoruz. İkinci filmle ilgili olarak sadece Necromongerlerin ona ihanet ettiğini anlıyoruz ve kendisini kendi gezegeni Furya'ya gideceğini zannederken isimsiz bir gezegende yaşam mücadelesi verirken bulur kendisini. Acil yardım ister ve bu noktada ilk filme bir gönderme başlar.
Filmin adının Riddick olarak lanse edilmesiyle beklentilerimin tamamı Riddick'in gezegenininde olan olayların anlatılacağı yönündeydi. Hiç öyle bir şey yok. Böylelikle bir ara film için kötü bir isim seçimiyle karşılaşıyoruz. İlk filmin 2000 yılında izleyişimizden bugüne değin gelişen sinemanın nimetlerinden yararlanılan filmde görselliğin ve tutarlılığın arttığını görmek sevindirici. 13 yıla yayılan bir filmin devamının geleceğini bilmek de ayrı bir nokta. Kurgusal olarak bir aksiyon filmi kurgusuna sahip olduğu aşikardır. Serinin genel kurgusuna baktığımızda gezegenden kaçış, geçmiş hakkında ipucu, gezegenden kaçış olarak üç film artı iki animasyon olarak beş filmlik bir seri ile karşı karşıyayız ve kesin olarak bir filmin geleceğini beklemek yanlış olmaz. Bunun dışında bu sayının daha fazla olacağını beklemek de bu genel kurgu içinde hatalı olmaz. 
Aksiyon, bilim-kurgu adına seyir zevki veren bir film. Ancak ismiyle izleyicileri yanıltan bir film olarak tarihe geçti. David Twohy sanırım seri gibi olmasın ama seri olsun istemiyle bir işte. Riddick Günlükleri olarak başlayan seri, Riddick "Rule The Dark Fall" gibi bir isimle çıktı karşımıza. Olmadı. Riddick'in gözleri, malum, yine bir karanlık içinde 
Seri için zayıf bir film oldu.
İzleyiş açısından kendini izlettiren, aksiyonu devamlı bir film. 
Son.

Riddick Günlükleri (The Chronicles of Riddick)


Derin Karanlık (Pitch Black) filmiyle David Twohy'nin Riddick serisine, farkında olmadan başlamıştım.  2004 yapımı bu filmle devam ediyoruz.
 
Derin Karanlık blogu için:
 
Bu noktadan sonra şu uyarıyı yapmalıyım ki Derin Karanlık filmi izlediğinizi, sonunun ne olduğunu bildiğinizi varsayarak yazmaya devam edeceğim. İlk film içeriği ile ilgili olarak çok net bilgiler bulunmaktadır. "Ama niye sonunu söyledin?" azarını kabul etmiyorum.
 
Derin Karanlık pek de iç açıcı değildi. Öykü aksaktı ve bir şekilde oturmamış bir şeyler vardı. Hal böyle olunca bu filme başlarken önyargılarım mevcuttu. Filmin daha ilk sanhnesinde galaksiler arası uçuş yapabilen bir kaçak avcısının aracının kanatlarında Riddick'i yakalamak isteyen iki kişinin yüz üstü bir biçimde asılı olmasıyla -tabi bu arada buzul bir gezegende kar yağışı altında böyleler- önyargılarımın yargı haline dönüşmesine engel olamadım. Ancak film ilerledikçe David Twohy'nin daha iyi bir öykü yakaladığını ve daha iyi bir akış yakaladığını itiraf etmem gerekti. Fakat -evet burada da bir fakat var- bilim-kurguyu aşıp fantastik bir evren oluşturdu.
 
Riddick, Derin Karanlık'ta gezegenden iki kişiyi kurtarır ve bu iki kişiyi korumak adına kendini -yukarıda sözünü ettiğimiz- buzul gezegene saklamıştır. Burada bir parantez açmam gerekir. Zira Derin Karanlık yazımda bu iki kişiden söz etmemiştim. Etmem gerekirdi. Bu iki kişiden biri Müslümandır hatta imamdır! Yani alışıla gelen din sembolü yerinde bu sefer -peder yerine- bir imam vardır. İlk film sonunda imam ölmemiştir! Amacı Yeni Mekke'ye ulaşmaktır. (bkz: Riddick Günlükleri Derin Öfke [The Chronicles of Riddick: Dark Fury]) 
 
Necromongerler acının sınırlarında gezinip dönüşen insanlardır. Yöneticileri ise Lord Marshall, Alt-Evren'e kendi başına gidip dönebilmiştir. Ancak orada değişmiştir ve bambaşka bir şey olarak dönmüştür. Bu bilgiyle oluşturduğu Necromongerler ile hedefi doğrultusunda ilerlemektedir. 
 
"Elemental" karakterlerinin varlığını da bu filmde öğreniyoruz. Hava Elemantelli ile bu bilgiye ulaşıyoruz. Hava gibi görünmez ve akışkan bir hareket özelliğine sahip olduğunu da belirtmeden geçmeyelim.
 
Riddick Kyra'nın (Derin Karanlık'ta Jack olarak tanıdık biz onu) hapsolduğu yerden onu kurturmak amacındadır. Ancak Necromongerle de Riddick'in peşindedir. 
 
İlk filmdeki öykü açıklarından dersler alınmış ve seyir zevki veren bir film ortaya çıkmış. Ayrıca David Twohy'nin ölen karakterleri de dikkat çekici olmaya başladı.
 
Efektler arasında gezinirken, yer yer çok iyi olmuş diyip diğer yandan çok kötü bir efektle karşılaşınca şaşırıp kalıyorsunuz. Bilim-kurgu öğeleri olarak kullanılan araçlar da ilk filmdekine göre çok daha iyi tasarlanmış. 
 
Riddick'in geçmişiyle ilgili bilgiler de edinmeye başladık. Başkalım Riddick'in memleketinin başına neler gelmiş önümüzdeki filmde görürüz belki. Serinin şimdilik üç filmi, bir animasyonu bir de kısa-animasyonu mevcut. 
Bu noktada Derin Karanlık ile ilgili bir gerçeği de itiraf etmek isterim. Bu yazıyı yazarken Derin Karanlık'ın afişinde "Pitch Black" yazısının üzerinde "The Chronicles of Riddick" yazısını fark ettim. 
 
Film için;
Son.
Seri için;
Devam.

Riddick Günlükleri Derin Öfke


Derin Karanlık (Pitch Black) filmiyle farkında olmadan David Twohy'nin Riddick serisine başlamıştım. Derin Karanlık ile ilgili blog için şuradan: 
Bu noktadan sonra, Derin Karanlık'ı izlediğinizi, filmin sonunu, kurtulanları bildiğinizi varsayıyorum.
Riddick, iki kişiyi kurtarmıştır, İmam ve Jack! Derin Karanlık yazımda ele almadığım bir noktaydı bu imam konusu. Din sembolizminde bu sefer bir imam var! Derin Karanlık'ta söz edilen Yeni Mekke gezegeni peşinde. 
Ani-Matrix serisinden tanıdığımız Peter Chung bu sefer Riddick Günlükleri: Derin Öfke'de yönetmen koltuğunda oturuyor.David Twohy'nin öyküsünü ekrana yansıtıyor. Bu film de bir animasyon olmakla birlikte, kurutuluştan sonra karşılaştıkları tuhaf bir uzay mekiğine alınıyorlar. Bu uzay mekiğinin sahibi kelle avcısı olmakla birlikte para ödülü peşinde değil! Evrenin en çok aranan insanlarını bir teknikle vücutları donduruyor ve beyinleri açık kalıyor. Riddick ve arkadaşları kendilerini bu tuhaf insanların ellerinde bulurlar ve yeni bir kurtuluş mücadelesi başlar! 
Bu animasyonda en çok önemsiz görünen bir sahne hoşuma gitti; "Killer of Man Furya". 
Derin Karanlık ile kötü bir başlangıç yapan Riddick, güzel bir hikayeye doğru gidiyor sanki. Riddick'in gözler malumunuz zifiri karanlıkta çok iyi görebiliyor ve Riddick'i yine karanlıklar içinde bırakmaya çalışıyorlar. Aydınlık ile karanlığın amansız mücadelesi gibi... İyi ve kötü sembolizmi üzerinden konuyu işlediğimiz zaman, ilkte Riddick'İn acımasız bir katil olduğunu sanıyorduk. Karanlık içindeki Aydınlık -Yin Yang- üzerine kurulu bir seri gibi duruyor.
Son

27 Kasım 2013 Çarşamba

Derin Karanlık (Pitch Black)

David Twohy yönetmenliğinde 2000 yılı yapımlı bilim-kurgu uzay filmi. 40 yolculu bir uzay mekiği rotasında ilerlerken meteor yağmuruna tutulurlar ve 3 güneşli bir gezegene düşerler. Su keşfi esnasında terk edilmiş bir yerleşim bölgesiyle karşılaşırlar. Burada, bulundukları sistemin bir maketini görürler. Araştırma merkezi olduğunu anladıkları yerleşim yerinde numune tarihlerinin 22 sene öncesine ait olduğunu anlarlar. Maket üzerinde 22 senede bir güneş tutulması olduğunu anladıklarında, gezegenin tamamen karanlığa gömüleceğini fark ederler. Gezegenin yeraltında yaşayan yarasamsı uzaylı hayvanlar ile zifiri karanlıkta bir savaş başlar. 
Vin Diesel dışında bu film izlenir miydi? Öyküsüne kapılıp belki izlenir. Vakit geçirmek için, belki aksiyon için izlenir. Onun dışında kurguda temele oturmamış o kadar çok şey bir arada kullanılmış ki artık rastlantıların akışına kendinizi bırakmaktan başka bir çareniz yok. Aksiyonu dışında izlettirecek pek bir şeyi de yok. Bilim-kurgudan ziyade bir aksiyon filmi olmuş. Gezegenlerin dib dibe olması ve kütlesel çekimin durumu, güneşlerin atmosfere etkisi bunun yanı sıra oksijen durumu (neyse ki filmin bir esnasında bir yerlerde oksijen miktarı -sanırım düşen mekik sayesinde- bi' konuşuldu) dayanaksız. Bunun dışında 22 sene (Dünya yılı) boyunca yeraltında yaşayan bu yarasa canavarların neyle beslendiği, ekolojik dengenin nasıl bir dengesizlikte olduğu gibi bir çok soru havada. Bunun yanı sıra, tutulma ensasında, bulundukları gezegene en yakın gezegenin güneşlerin önüne geliş hızını referans noktası alırsak ve araya giren gezegen büyüklüğünü de düşülen gezegen büyüklüğü ile aynı farzedersek çok da uzun bir gece olmaması gerekiyor. Bu gibi bir çok etmen bulunmaktadır. 
Yarasa canavarlar ışıkta ölüyorlar ancak bizim hayatta kalanlarımız uzay gemiğinde yakacak hiçbir şey bulamıyor olsalar gerek ki, büyük bir ateş yakmaktan acizler. Bunun yerine ellerindeki ateş kaynaklarını el feneri niyetine kullanıyorlar. 
Film, aksiyonu için ve de Vin Diesel için belki izlenir. Vin Diesel filmde Richard Riddick rolünü canlandırıyor ve bu karakterin geçmişi bir gizem teşkil ediyor. Bununla birlikte gözleri zifiri karanlıkta rahatlıkla görüyor. Hapse falan girmiş, o zaman yaptırmış galiba. 
Ancak David Twohy, bu Riddick karakteri üzerinden birkaç iş daha yapmak istemiş. 2004 yılında The Chronicles of Riddick'te senarist olarak karşımıza çıkıyor. Daha sonra 2004 yılında bir kısa filmle Riddick devam ediyor. 2013 yılında bir kısa filmden sonra bir Riddick filmi daha mevcut. Bu Riddickleri de filmi izledikten sonra öğrenmiş oldum. Madem -farkında olmadan- başladık bir seriye devam ederim belki.
Seri için pek de iç acıcı olmayan bir başlangıç. 
Son.

25 Kasım 2013 Pazartesi

Şike


Robert Redford'un yönetmenliğinde 1994 yapımı, orijinal adı Quiz Show olan filmdir. 1950'li yıllarda geçen film, televizyon dünyasını anlatan büyük bir yapımdır. NBC televizyonunda yaşanan gerçek bir skandalı konu edinmiştir. Yirmibir adlı bilgi yarışmasında yapımcı; efsaneleşmiş bir yarışmacının kaybetmesini istemektedir. Bu yarışmacının, yarışmayı dava etmesiyle başlayan olaylar zinciri televizyona bakışı değiştirecek niteletiktedir.

Televizyon ve "show"ları üzerine çok güzel bir eleştire mahiyetinde olup gerçeği kabullenişi de o kadar gururludur! İşin tuhaf yanı bu kadar büyük bir skandalın yaşandığı kanal NBC yayın hayatına hala devam etmektedir!

Sponsor-kanal-yapımcı-izleyici ağının mükemmel işlendiği filmde "yarışmacının" konumunu da bir o kadar net bir şekilde gözler önüne serilmektedir! 

Yıllar geçtikte bu filmin değeri daha da artmaktadır, tadı daha da belirginleşmektedir! Zira yıllar geçtikte bir belgesel niteliğinde ve büyük bir kaynağa dönüşecektir! Film 50'lili yılları konu alan '94 yapımı olduğunu yukarıda belirtmiştim ve 2013'teki -yani günümüzdeki- sistemin çok da değişmediğini görmek vahimdir! Bu noktada yanlış anlaışma olmasın, yarışmalarda şike yapıldığını kastetmiyorum. Kastettiğim, sponsorların ve kanalların, izleyici üzerindeki etkisidir! 

Dick Goodwin, televizyonu değiştirebilseydi belki şu anda çok başka bir dünya olacaktı...

Dick Goodwin: I thought we were gonna get television. The truth is... television is gonna get us.
(Televizyonu değiştirebileceğimizi düşünmüştüm. Gerçek şu ki televizyon bizi değiştirdi.)
Burada televizyonu mekanik kutudan ziyade "televizyon" olarak düşünmek gerek!

Afişte kullanılan cümle de çok manidardır:
(Fifty milliyon people watched but no one saw a thing. [Elli milyon insan izledi, hiç kimse bir şey(i) görmedi.] )
Şarap gibi bir film!

Son.

24 Kasım 2013 Pazar

Ateşi Yakalamak ( Açlık Oyunları 2)

Cuma günü vizyona giren; Suzanne Collins'in aynı isimli kitabından uyarlanan film! 
Filme dönecek olursak yine mükemmel bir görsellik sunuyor! Açlık Oyunları severlerın merakla beklediği filmdi ve beklenene değdi! Son sahneden sonra bitiş benim için mükemmeldi! 
Bunun yanı sıra kitaplarını okurken ve ilk filmi seyrederken o mücadele ruhu, o direniş ruhunu tekrar hissetmek mükemmel oldu! Uyarlama bir film olduğu kitapseverlerin ilk dikkat ettiği şey, filmin kitaba yakınlığıdır. Francis Lawrence yine çok başarılı bir şekilde öyküyü beyazberdeye aktarmış. Ancak dikkatimi çeken unsur öpüşme sayısı oldu. Buraya dikkat kesilmem ise Katniss'in konu üzerine tutumunu düşünmüş olmam. Aklımda kendini çok daha fazla geriye çeken bir Katniss kalmıştı. Diğer yandan Suzanne Collins'in aktardığı, Katniss'in iççatışmalarını Lawrence ancak bu şekilde yansıtabilirdi ve bunu da gayet iyi kullanarak, sadece filmi izleyenler için Katniss'in Peeta'yı mı yoksa Gale'i mi seçecek sorusunu sordurtmayı başardığına inanıyorum.
İlk filmden alışık olduğumuz Capitol'ün ve mıntıkaların mükemmel uyarlamasını tekrar izlemek çok çok güzel oldu! Özlemiştik! Şimdi ise geriye Mıntıka 13'ün canlandırılması kaldı ki bunu daha da çok merak ediyoruz!

Kitaptaki Cinna'nın elbiselerle ilgili başarısını görsel olarak bir kere daha izlemek olağanüstüydü ve tek kelimeyle mükemmeldi! 
75. Açlık Oyunları'nın eski oyun galipleri havuzundan seçileceğini okuduğumdaki o öfkeyi izlerken de hissettim! 
Arenadaki oyuna ve görsel şölene değinmedim bile daha. Arenayı kitaptakiyle birebir izlemek -çünkü hatıralarımdaki arenayla aynıydı- ise ayrı bir zevkti. Oyunun heyacanını ve Capitol'e karşı öfkeyi duyumsamamak mümkün değil!  
Çoğu sahnede tüylerim diken diken oldu. Katniss'in ilk filmdeki selamının bir simgeye dönüşmesine, Alaycı Kuş'un bir sembole dönüşmesini görmek mükemmeldi! 
Bir karakter daha var ki değinmeden geçemeyeceğim; galipler turu esnasında Rue'nun mıntıkasında -Mıntıka 11- yaşlı adam! Kitabı okumamışlar için daha fazla "spoiler" vermemek adına bu karakteri anlatamayacağım. Ancak benim gözümde mükemmel bir sahnedir! Ayrıca Katniss'in oyun kuruculara, on dakika süre içerisinde yeteneklerini göstermesi gereken sahnede; yetenek olarak gösterdiği ve sonrasındaki referansı da unutulmazlar arasındadır! Aslında Açlık Oyunları serisi, kitapları ve filmleri, efsane olmuştur bile! 
Okumaktan büyük zevk aldığım kitabın bu filmini izlemek de büyük bir zevk verdi!

Açlık oyunları ile ilgili olarak şöyle de bir e-ansiklopedisitesi vardır, İngilizce'dir, bilginize: http://thehungergames.wikia.com/wiki/The_Hunger_Games_Wiki
Bu film için:
Son!

Seri için; üçüncü filmi merakla ve sabırsızlıkla bekliyoruz! 

23 Kasım 2013 Cumartesi

K-Pax

Prot, K-Pax gezegeninden gelmiş bir uzaylı olduğunu iddia etmektedir. Tren istasyonunda bir hırsızlığa tanıklık eder ve psikiyatriye sevk edilir. Kaldığı hastanede Dr. Mark Powell'ın gözetiminde Prot'un kim veya ne olduğu araştırılmaktadır. K-Pax gezegenini bilirkişiye danışan Dr. Powell, beklemediği bir cevapla karşılaşır ve K-Pax gezegeninin astronomi biliminde makalelerde yer verilmemiş, araştırması devam eden bir gezegen olduğunu öğrenir. Prot'u bu astronomi uzmanlarıyla yüzleştirir ve uzmanların daha çözümleyemediği K-Pax gezegeninin yörüngesini ve bağlı bulunduğu iki yıldızlı güneş sisteminin yörüngesini gözler önüne sunar! Bu gelişmeler Prot üzerindeki şüpheleri iyice arttırır.

Dr. Powell ile Prot arasındaki konuşmalar ise dikkatle izlenmelidir:
Dr. Mark Powell: Uh, how is it that being a visitor from space, that you, uh, you look so much like me or, or anyone else from Earth?
Prot: Why is a soap bubble round?
Dr. Mark Powell: "Why is a soap bubble round?"
Prot: You know, for an educated person, Mark, you repeat things quite a bit. Are you aware of that? A soap bubble is round because it is the most energy-efficient configuration. Similarly, on your planet I look like you. On K-PAX I look like a K-PAXian.

(Dr. Powell: Uzaydan gelen bir ziyaretçi olmak nasıl bir şey? Sen benim gibi ya da bir Dünyalı gibi görünüyorsun.
Prot: Sabun köpüğü neden küreseldir?
Prot: Eğitimli biri olarak Mark, bilirsin ki, cümleleri tekrarlıyorsun. Bunun farkında mısın? Bir sabun köpüğü en iyi enerji verimini küresel yapıda sağlar. Benzer olarak, gezegeninizde sizin gibi görünüyorun. K-Pax'te K-Paxli gibi görünürüm.)

Uzaylı bakışını mükemmel bir tutarlılıkta değiştiren bir diyalogtur bu! Filmin içine gizlenmiş olan bu küçük mühendislikler filmi eşsiz kılmaktadır! Bunun yanı sıra psikolojinin de devreye girmesiyle mükemmel bir seyir zevki sunan bir "uzaylı" filmi çıkıyor. Beklenilenin aksinde yeşil renkli dev kafalı dev gözlü yaratıklar değil!

Prot 27 Temmuz'da gideceğini söyler. Kaldığı hastanedeki arkadaşlarına giderken yanında bir kişiyi götüreceğini söyler. 27 Temmuz yaklaştıkça Mark Powell araştırmasını derinleştirir. Hipnozla Prot'tan bazı ipuçları elde etmiştir.

27 Temmuz'da gidip gitmeyeceği konusunda hastane çalışanları arasında bahis bile başlamıştır ve izleyici de çoktan bahsin içindedir, Prot gidecek mi kalacak mı? Prot Dünyalı mı K-Paxli mi?!

Bunu tartışırken Prot'un etrafında gözlemlenen değişimi izlemek de ayrı güzeldir.

Filmin konuları ele alışındaki tutarlılık, konunun işlenişi tarifi olunmaz bir seyir zevki sunmaktadır. Psikoloji, felsefe, bilim-kurgunun bu mükemmel harmanı Iain Softley yönetmenliğinde izliyoruz. Prot rolünde Kevin Spacey'nin mükemmel başarısını unutmamak gerekir!

Filmi izlerken bazı sahneler ve bazı cümleler zihninize kazınacak. Sıradanlık, sıradışılık çatışmasını izlemenin eğlencesine de bir kez daha varılacak. Bu nezih film benim aslarım arasındaki yerini çoktan almıştır!

Filmden bazı replikleri burada bulabilirsiniz: http://www.imdb.com/title/tt0272152/quotes

" Adios, Aloha! "

Son.