Bazıları "ne okuyor bu terbiyesiz ne biçim kitaplar falan" diyormuş gibi hissederim. Halbuki elimde pornografik de bi' şey yoktur. Ki kimine göre de pornografi ayıp değildir. Neyse başka bir polemik açmayacağım. Kimilerinin merakını iyice celbeder elimdeki kitap. Benle beraber sayfaları okuduklarına şahit oldum. Hoşuma da gidiyor. Okumuyor dediğimiz halkımız aslında bi' şekilde okuyor da gidip alıp okumak işine gelmiyor ya da pahalı geliyor.
Göz ucuyla seyrederim elimdekini okuyanları. Bazen kafamı kaldırır etrafa bakınıyormuş gibi yaparım. Ama gözüm yandakindedir. Yandaki de benimle beraber hemencecik kafasını kaldırır başka yöne bakar. Bakınır... Utanır belki yaptığından ya da muhatap olmak istemez. Bunu anlamam işte...
Ece Temelkuran'ın Meral Okay için yazdığı yazıyı okudum. Buradan yazıya ulaşabilirsiniz.
" 'Bir şey oldu bu memlekete. Kimse kimseyi sevmez oldu' dedi."diye aktarır Meral Okay'ın yazdığını. Konuşmuyoruz artık. Sevmiyoruz çünkü birbirimizi. Kimileri elindekini okutmaktan hoşlanmıyor. O da bi' tercihtir. Kimileriyse çok konuşkanları sevmiyor. Sevmiyoruz artık. Sevdiklerimiz çok azalmış. O sebeple insanlar birbirlerine "neyi seviyorsun" diye soruyor. Liste kısa çünkü...
Sevmediklerimizin listesi uzadıkça uzuyor...
Neden sokaktaki adamı sevmiyorum? Çünkü saygısız geliyor? Ben çok mu elitim? Pek tabi ki hayır! Kızgınız artık. Bi' şeylere kızdıkça kızıyoruz. Büyüklerimizin de küçüklere sabrı kalmadı. Nerede o eski bayramlar diyen büyüklere, nerede o eski sabırlı tonton büyükler demek geliyor içimden.
Dolmuşta sırf oturuyorum diye bana söylenen adama neden yer vermek isteyeyim? O da dolmuşa parayla biniyor ben de... Tatlı dili unutuyoruz. Büyükler öğretirdi tatlı dili, onların dili daha zehirli oldu. Suç sadece büyüklerin mi?
Sevmiyoruz birbirimizi. Patlayacak yer arıyor ufacık bir şeyde giriveriyoruz birbirimize. Ben farklı değilim ki...
Topluca tatile ihtiyaç var sanırım ya da uzaklaşmaya. Çünkü biliyorum, yarın sokağa çıktığımda yine bir psikolojik savaş vereceğim. Çünkü sınıflandık ve sanırım benim sınıfım istenmeyen bir sınıf...
Bugün dolmuştaki liseli elimdeki kitabın sayfalarını benle beraber okudu. İlgilisini çok çekti anladığım. Bir ara camdan dışarı bakarken kafasını eğmiş kitabın adını okumaya çalışıyordu. Çeviriverdim kapağını. Gördü adını. Umarım bi' şekilde edinir; evinde de okur. Ama sormadı bana. Adı ne bu kitabın demedi. Düşündüm. Ben sorar mıydım diye? Sormazdım...
Ece Temelkuran'ın aynı yazısından alıntılayacağım yine:
"Bu kanserin bu memleketle ilgisi var. Bu aşkın olduğu kadar..."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Söz sende